romabet romabet romabet
deneme bonusu veren siteler
DOLAR 42,0914 0,31%
EURO 48,5440 0,54%
ALTIN 5.411,59-0,33
BITCOIN 46245350,08%
Yalova
16°

PARÇALI AZ BULUTLU

02:00

İMSAK'A KALAN SÜRE

Bülent Güler

Bülent Güler

18 Eylül 2025 Perşembe

Siyasette kıskançlık

Siyasette kıskançlık
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Kıskançlık, siyasette sessiz bir virüs gibidir. Görünmez ama damarların arasında dolaşır. Parti içi çekişmelerin, koltuk savaşlarının, gereksiz kavgaların çoğu aslında ideolojik farklılıklardan değil, “neden o ben değilim?” sorusunun cevapsızlığından doğar.

Bir milletvekili, bir belediye başkanı, bir parti yöneticisi… Fark etmez. Halkın alkışını biraz daha fazla alan, medyada bir adım öne çıkan, konuşması daha çok dinlenen kimse, diğerlerinin hedefi haline gelir. “Onun başarısı benim eksikliğim midir?” diye düşünmek yerine, “onun başarısından ben ne öğrenebilirim?” sorusu hiç sorulmaz.

Siyasette kıskançlığın en büyük zararı, halkadır. Çünkü kıskançlık; ortak aklı, iş birliğini ve hizmet üretme gücünü boğar. Yöneticilerin birbirine tahammül edemediği, kadroların birbirini baltaladığı bir yerde milletin yararı ikinci plana düşer.

Kıskanç siyasetçi, milletin değil; kendi koltuğunun derdindedir. Kendi gölgesinden büyüğünü görmeye tahammül edemez. Bu yüzden proje üreteni susturur, halkın sevdiğini itibarsızlaştırır, öne çıkanı itibarsızlaştırmak için dedikodu üretir. Yani büyütmek yerine, birbirini küçültmekle uğraşır.

Ama unuttukları bir gerçek var: Siyasette kıskançlık, eninde sonunda sahibini yer bitirir. Tarih, kıskançlığıyla kendi partisini, kendi liderini ve en sonunda kendi geleceğini yıkan siyasetçilerle doludur.

Oysa siyaset, kıskançlıkla değil, kıymet bilmekle ilerler. Bir siyasetçi, yol arkadaşının başarısını kendi başarısı gibi görebiliyorsa, orada büyüme vardır. Kendi eksikliğini başkasının fazlasıyla ölçmek yerine, toplum için nasıl daha fazlasını katabileceğini düşünen siyasetçi, gerçek liderlik yoluna girmiş demektir.

Kıskançlık, bireysel ilişkilerde insanı yorar; ama siyasette bir ülkenin kaderini zedeler.

Bugün siyasetin ihtiyacı, birbirini kıskanan değil, birbirini tamamlayan kadrolardır. Çünkü millet, kavgadan değil, çözümlerden beslenir.

Unutmayalım: Kıskançlık kişisel bir duygudur ve hemen hemen her kesimde bulunur; ama siyasette aşırıya kaçıp taşarsa, toplumsal bir yıkıma dönüşür.

 

Devamını Oku

Devlet daireleri çiftliğe mi dönüyor?

Devlet daireleri çiftliğe mi dönüyor?
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Devlet dairesine gitmek, çoğu vatandaş için bilim kurguya adım atmak gibidir. Zaman orada farklı akar. Sabah 09.00’dur ama masalardakiler henüz iş için hazır değildir. Saat 10.00’dur, hâlâ kahvaltı faslı bitmemiştir. 11.00 gibi görevli yerindedir ama sistem ‘çökmüştür’. Öğle arası derken saat 15.00 olur, sonra da ‘bir saat sonra kapanıyor’ uyarısı gelir. Tabii ki bu tabloyu, doktor, öğretmen ya da polis gibi sahada ter döken kamu çalışanları için değil, daha çok klimalı ofisinde çay eşliğinde dizi izleyen, halkla ilişkileri minimumda tutan bazı memur türleri için çiziyoruz.

Devlet dairelerinde dizi ve oyun seansları

Gerçekten bazı kamu dairelerinde masa başı çalışmak, adeta tatil köyü konforundadır. Buna belediyeleri de ekleyebiliriz. Sabah mesaisine bilgisayardan açılan diziyle başlanır, öğleden sonra bir oyun turnuvasıyla devam edilir. Üstelik bu esnada halka ‘ne geldiniz yine’ bakışı atmak da işin bir parçasıdır. Vatandaş derdini anlatmaya çalışırken yüzüne bile bakılmadan dilekçe alınır. İmza mı? O da müdür bey dönerse olur…

Yeşil pasaport ve Avrupa seyahat günlükleri

Asıl ilginç olan ise bu personelin, uluslararası ilişkilerle hiçbir alakası olmamasına rağmen yeşil pasaportla dünya turuna çıkabilmesi. Kısa veya uzun tatil demeden hemen yurt dışına giden memurların aldıkları ücretlerin de ülke geneline göre, çalışma durumlarına göre yüksek olduğu anlamı taşıyor mu acaba? Ülkenin ekonomik durumundan tek etkilenmeyen kesim gibiler. Katıldıkları yurt dışı gezilerinde ne bir ticari iş birliği yapılır ne bir el sıkışılır. Ama kahve molası ve şehir turu listesi eksiksiz tamamlanır. Sözde tatil yörelerindeki kamu toplantıları, aslında ayrıcalıklı memurlara tatil hediyesidir. Bu hediyelerde genelde hep aynı kişiler üzerinden gerçekleşir, harcırahlar alınır, uçak biletleri, her şey dahil rezervasyonlar yapılır, verilen eğitim ve toplantılar hakkında dönüşte hiçbir bilgi de yoktur. Edinilen bilgi de zaten bakanlıklar tarafından gönderilen yazılı bilgilerdir.

Bu arada özel sektör temsilcileri, iş yapmak için vize kuyruklarında çile çekerken, devletten maaş alıp hiçbir küresel katkı sunmayan bir kısım memurun elini kolunu sallayarak Avrupa sokaklarında dolaşması da ‘ne güzel memleket’ dedirten cinsten. Geziler filan demişken, bir de özellikle belediyelerde, kamunun çeşitli yerlerinde atıl müdürler bulunuyor. Bu kişiler neden atıl ya da neden hiçbir iş yapmadan, işe bile gitmeden maaş alırlar, bunu açıklayacak hiçbir makama henüz rastlamadık. Hatta atıl müdürlere ek olarak, buna atıl memurlar, valiler, müsteşarlar, kaymakamlar vb. bir çok vasıf eklenebilir.

Tatil hakkı mı, tatile hak mı?

Yıllık izinler zaten bol, resmi tatillerle birleşince dört mevsim boyunca ‘hafta tatili uzatma’ fırsatları yaratılıyor. Pazartesi sendromu, Cuma kaçamağı derken haftada üç gün çalışan memur efsaneleri artık şehir efsanesi değil, gerçeğe oldukça yakın.

Ama dikkat: Bu yazıdaki eleştiriler, görevinin hakkını veren binlerce kamu emekçisini hedef almıyor. Özellikle öğretmen, doktor, hemşire, polis gibi meslekler, işini onurla yapanlara sözümüz yok. Bu yazının konusu, sorumluluğu az, keyfi çok olan, ama imtiyazı bol bir zümre.

Devletin malı deniz olmasın

Kamu çalışanlarının asgari ücretliden, emekliden, hatta özel sektör çalışanından daha çok ücret aldığı ve her türlü hakka sahip olduğu herkes tarafından biliniyor. Bir de buna lojman, araç tahsisi de ekleniyor. Masa başı iş, bilgisayar internet özgürlüğü de buna ekleniyor ve herkese bir özel oda da imkanlar dahilinde verilmeye çalışılıyor. Ülke ortalamasına göre iyi sayılan ücret alanlara bu kadar imkan verilmesi, diğer kesimlerin tepkisini çekiyor. Bir kesim ballı börekken, diğer kesim ikinci sınıf hatta üçüncü sınıf vatandaş konumuna sokuluyor. Belki pek fark edilmiyor ama gelişmiş ülkelerin hiçbirinde görülmediği kadar kamu çalışanı ülkemizde iyi şartlar sağlanarak çalışıyor. Ama yine de memnuniyetsizlik üst sınırda. Biraz çalışması yönünde uyarıya hemen mobing uygulanıyor dava açıp hakkımı arayayım diyen kesimden halkın diğer kesimi oldukça rahatsız. Kamu hizmeti, ayrıcalık değil, sorumluluk meselesidir. Devletin kasasından maaş alıp, vatandaşa sırtını dönen her görevli, aslında sistemi içeriden yavaş yavaş çürütüyor. İşini iyi yapanla yapmayanın ayırt edilmediği bir düzende, adalet, sadece tabelada kalıyor.

Devletin malı denizse, biz yüzme öğretmeni değiliz. Herkesin görevini hakkıyla yaptığı, halkın başvurusuna saygı duyulan, tatillerin, maaşların, hakların, yeşil pasaportların görevle orantılı verildiği bir sistem umuduyla…

Devamını Oku

Belediyelerde para neden yok!

Belediyelerde para neden yok!
1

BEĞENDİM

ABONE OL

Belediye yönetimleri seçimlerin ardından 1 yıllık sürelerini tamamladılar. Bu süre içerisinde Yalova’daki belediyeler ne hizmet üretti derseniz, buna cevap çok açık kocaman bir hiç… Seçildikleri günden itibaren borç çok, para yok, yatırım yapacak bütçe yok denildi durdu. Sonra tasarruf tedbirleri diye ağızlarına sakız yaptıkları söylemler başladı. Sonuç, oturdukları koltuklarda maaş alıp sadece menfaat gruplarıyla görüşülerek geçirilmiş 1 yıl. Hizmet yok, kibir çok, havalarından yanlarına yaklaşılmıyor. ‘Halkla beraber yöneteceğiz’ diye seçilenler, halka görüşmemek için şifreli kapılar, bakan gibi korumalar ile adeta kendilerini tatmin hevesindeler. Yine soralım hizmetten ne haber? Var mı plan projeleriniz? Bu sorularımıza verilecek cevaplar belli; borç çok, para yok ve de hizmette yok. Belediyelerin borcu olduğunu biliyordunuz, biz çözeriz dediniz ve çözemediniz. Peki niye hizmet için seçildiniz? Sizden öncekiler borç yapmışlardı ama para yok diye ağlamıyorlardı, veznelerinde icra memurları oturup tüm paraya el konuluyordu, yine de borç edebiyatı yapmıyorlardı. Suya yüzde yüzün üzerinde zam yapıldı, Yalova’da 50 bine yakın konut ve işyeri var, bir de arsa araziler, bunların emlak ve su paralarını yıllık olarak bir hesaplamak lazım, belediye şirketlerinin hizmet sektörüne de bakıldığında fiyatlar diğer şehirlerdeki gibi çok da ucuz değil, buradan da para kazanılıyor. Otoparklar, kesilen cezalar, astronomik işgaliyeler bunlar toplandığında belediye kasasına giren günlük ve aylık bedelleri açıklayan yönetimlere şahit oldunuz mu? Mademki belediye yönetimi şeffaftı, aylık veznelerde ne kadar para toplanıyor ne kadar cezai işlem uygulanıyor, işgaliye paraları, su paraları, yıllık toplanan emlak vergilerinin aylık dökümü, inşaat bedelleri, kiralar vb. belediyenin birçok geliri var. Bu gelirlere rağmen hala para yok demek, belediyeyi yönetmekten anlamıyorum anlamına gelmektedir. Yönetemiyorsanız, yönetimlere talip olmamalısınız, çok bilmişlik yapmamalısınız, kimseye güvenmeyip en iyi ben bilirim havasına girmemelisiniz ya da akıl hocalarınızı değiştirmelisiniz. Şimdi sıra yeni imar alanlarının açılmasına geldi. Öncesinde imara açılacak yerler fısıltıyla alacak çevreye iletildi, arazilerin önemli kısmı toplandı, gizli görüşmelerle paylar belirlendi, şimdi sıra proje olarak açıklamaya geldi. Kim kazanacak dersiniz? Tabii ki yakın çevre. Yalova’daki 1-2 belediye haricinde tüm belediyelerde durum aynı. Kendi çevrelerinin, gizli ortaklarının, paralı dostlarının söylediği, istediği her talebi öyle veya böyle kitabına uydurup çözen ve o çevrelere kazanç sağlayan belediye yönetimleri, mağdur edebiyatlarını bırakıp halka da hizmet etmeye başlamalılar. Hizmet sadece halk ekmek, halk lokantası diyerek geçiştirilemez. Bu şehrin temizliğe, ilaçlamaya, arıtmaya, pis kokularının giderilmesine, kaldırımlarının onarılmasına, yollarının köstebek yuvası gibi çukurlardan kurtarılmaya, yeni yatırımcıların gelmesine, tanıtıma ihtiyacı var. Aslında bu yazdıklarımın hepsini becerecek yöneticiye ihtiyaç var da denilebilir. Şimdi yazdıklarımızı sadece Yalova’nın merkez belediyesine yorumlamak yanlış, çevreye de bir göz atın, belki gözden kaçan önemli yerler vardır. Saygılarımızla..

Devamını Oku

Hiçbir şeyin yapılmadığı şehir!

Hiçbir şeyin yapılmadığı şehir!
2

BEĞENDİM

ABONE OL

Yalova… Huzurun simgesi, yeşil alanlarıyla ünlü, fakat bir o kadar da ‘ne yapıldığı belli olmayan’ bir şehir. İnsanın içine bir şeyler yapma arzusu sokan ama sonunda sadece hayal kırıklığına uğratan bir yer. Şehir, sessizliğini koruyor ama bu sessizlik bazen yalnızca hareketsizliğin ve ‘hiçbir şeyin yapılmıyor olmasının’ belirtisi haline geliyor. Bu hareketsizlikte, özellikle Yalova Belediyesi’nin sorumluluğunda olan pek çok alan dikkat çekiyor.
Öncelikle, Yalova’nın merkezine girdiğinizde, bir belediye hizmeti arayışına girdiğinizde karşılaştığınız manzara gerçekten üzücü. Yalova’da yapılacak çok fazla şey olduğu söylenir ama görünüşe bakılırsa bu işler genellikle ‘gelecek vaadiyle’ sınırlı kalıyor. Belediye tarafından yapılması gereken işler çoğu zaman ya eksik yapılmakta ya da hiç yapılmamaktadır. Şehirdeki altyapı sorunları, yol çalışmaları, temizlik ve düzen konusunda sürekli bir eksiklik görmek insanı yıldırıyor. Bir zamanlar belediyenin ilgileneceği büyük projeler, vaatlerle kalıyor ve bir türlü hayata geçirilemiyor.
Örneğin, Yalova’nın merkezine ne zaman adım atsak, yolların hala tam anlamıyla onarılmadığını görürsünüz. Birçok caddede yollar delik deşik ve bu yıllardır süren bir sorun. Her yıl yapılan birkaç temizlik faaliyeti dışında, şehri güzelleştirecek çok az şey var. Kentin merkezindeki parklar bile düzenli bakımla yeterince yeşermiyor. Birçok yerin etrafı çöp ve harabe haline gelmişken, belediyenin bu konuda bir şey yapmaması şaşırtıcı değil. Kısacası, Yalova’nın çeşitli köyleri bile büyük şehirlerden daha düzenli ve bakımlı görünüyor.
Belediyenin trafik düzenlemeleri ise ayrı bir konu. Yalova’daki trafik ışıkları ve kavşaklar, neredeyse bir labirent gibi. Şehirde her geçen gün artan araç sayısı ile trafik sorunları daha da büyüyor. Oysa belediyenin yapması gereken, modern bir ulaşım altyapısı kurmak ve vatandaşları rahatlatacak düzenlemeler yapmaktır. Ancak ne yazık ki, belediye bu konuda da sınıfta kalıyor. Sözde işin ehli olmakta soruna çare olmuyor. Yalova’da oturanların günlük yaşamını kolaylaştırmak yerine, mevcut altyapı üzerinde birkaç küçük değişiklikle yetinilmesi, halkı hayal kırıklığına uğratıyor.
Sonuç olarak, Yalova Belediyesi sadece bir şehri değil, insanları da unutmuş gibi görünüyor. Bu durum ilçe ve beldelerde de benzerlikler gösteriyor. Gereksiz ve yaşanılan yere faydası olmayan işlerle zaman kaybedilip asıl yapılması gerekenler göz ardı ediliyor. Gözlemlerime göre, buradaki belediyecilik anlayışı daha çok ‘yapılacak çok şey var ama bir türlü yapamıyoruz. Borç çok. Tasarruf tedbirleri var” şeklinde bir yaklaşımı benimsemiş. Halbuki Yalova, sadece doğası ve sakinliğiyle değil, aynı zamanda doğru bir belediyecilik anlayışıyla çok daha fazlasını hak ediyor. İyi bir planlama ve doğru bir vizyon ile Yalova, hak ettiği değeri görebilir; ama maalesef şimdilik, Yalova halkı, belediye başkanlarının ve yerel yöneticilerin yaptığı her şeyin ‘geçiştirilmiş bir vaatten’ ibaret olduğunu görmekten başka bir şey yapamıyor.
Yalova’da hiçbir şey yapılmıyorsa, belki de bunun en büyük nedeni, bu şehirde gerçekten bir şeyler yapmaya gönüllü bir yönetim anlayışının olmamış olmasıdır.
Yalova için, il için, ilçeler için, belde ve köyler için ne yapılması gerekiyorsa seçilmişler onun için çaba harcamalılar. Parti rozetlerinin bir kenara bırakılıp halk için bir şeyler yapılmalıdır. Aldıkları maaşı kendilerine yeterli görenlerin siyasi geleceklerinin olmayacağını da herkes bilmelidir. Ben kentim için Ankara’ya gidip önümü iliklemem diyen seçilmişlere bu şehrin ihtiyacı yoktur. Şehrin geleceği için yatırımcı için de çaba harcanmalı, siyasi destek gerekiyorsa onun içinde gereken yapılmalı. Eş, ahbap, dost, yakınları kalkındırma ile yeterince bu kente zarar verildi. Biraz da iş başarın.

Devamını Oku

‘GÜÇLÜ’ dönem!

‘GÜÇLÜ’ dönem!
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Yılan hikayesine dönen AK Parti Yalova İl Kongresi sonunda gerçekleştirildi ve Umut Güçlü yeniden İl Başkanı seçildi. Aylardır il başkanı kim olacak tartışması da böylece sona ermiş oldu. Çok adaylı seçim AK Parti’de pek uygulanan bir metot değildi. Demokratik seçim olsun diye yapılan baskılar sonucunda partinin genel merkezi çok adaylı kongre yapılmasına karar verdi. Kongreye aday olarak Termal Belediye Eski Başkanı İsmail Atik ve mevcut İl Başkanı Umut Güçlü katıldı. Daha önce adları geçen kişilerin ise adaylık başvuruları olmadı. Demokratik seçimin sonunda Umut Güçlü’nün listesi 600 civarı delegenin çoğunluğunun oyunu alarak yeni il yönetimini oluşturdu. Rakibine 100 oy fark atarak seçim kazanan Umut Güçlü, kongre başlangıcında yaptığı konuşma ile birlik beraberliğe ve AK Partili olmanın önemine vurgu yaparak partililerinin takdirini kazandı. Sonuçta Umut Güçlü, daha güçlü şekilde tekrar il başkanlığı koltuğuna oturdu.

Kongre dönemi boyunca birçok senaryo ortalıkta dolaştı. Bitti denen mevcut İl Başkanı daha Güçlü hale geldi. Kazanan her zaman haklıdır kuralına göre; öncesinde ortalığa atılan senaryolarda milletvekillerinin başka adayı istediği yönündeydi. Acaba öyle miydi? Genel Merkez, Umut Güçlü’ye seninle buraya kadar demişti. Acaba demiş miydi? Öyle oldu, böyle oldu ve il kongresi geçmiş kongrelere bakıldığında az bir yoğunlukla gerçekleşti. Dedikodular, senaryolar bitti ve İl Başkanlığı’na Umut Güçlü yeniden seçildi. Bundan sonraki dönemde küskünlükler olacak mı ya da parti içinde birlik beraberlik sağlanacak mı? Bu konular konuşulacak ve yeni oluşumlara yelkenler açılacak. Bu kongre ile Yalova İl Başkanlığı’na yeniden seçilen Umut Güçlü, AK Parti’nin bu şehirdeki geleceği için önemli bir figür haline gelmiş durumdadır. Çünkü bu kongre ile kendi yönetimini yaptı ve çalışacağı partililerini kendi belirledi. Güçlü’nün başarısının sırrı sadece deneyimi ve liderlik becerilerinde değil, aynı zamanda Yalova halkıyla kurduğu güçlü bağda yattığı da partilileri tarafından konuşulmaya başladı. Kongre sürecinde parti içindeki birlikteliği sağlamak, teşkilatın moral ve motivasyonunu yüksek tutmak, Güçlü’nün en önemli misyonlarından biriydi. Bu dönemde yaptığı çalışmalar ve gösterdiği kararlılık, seçilmesinde önemli rol oynadı.

Umut Güçlü’nün liderliğinde, Yalova’da partisinin daha da güçleneceği ve yeni projelerle halkın taleplerine yanıt vereceği aşikar. Özellikle, yerel siyasetteki çözüm odaklı yaklaşımı, vatandaşların daha yakın bir ilgisini çekecek gibi görünüyor. Hem parti içindeki yapıyı yenileyerek hem de Yalova’nın ekonomik ve sosyal gelişimi için çalışmalara odaklanarak bu süreci daha verimli hale getirme hedefi, Güçlü’nün en büyük vizyonlarından biri olacak diye düşünülebilir.

Bununla birlikte, 2023 seçimlerinin ardından Yalova’nın siyasi denklemleri de değişti. Bu değişen dengelere karşılık AK Parti’nin il başkanlığına seçilen Umut Güçlü’nün hem parti içindeki tüm paydaşlarla uyum içinde çalışarak, hem de yerel halkla daha yakın bir ilişki kurarak başarıya ulaşması bekleniyor.

 

Devamını Oku