“Ceza öderim, yine de arıtmam” anlayışı mı?
Çevre gönüllüleri ve bazı uzmanlar, mevcut yasal düzenlemelerin yeterince caydırıcı olmadığını savunuyor. İddialara göre bazı kamu kurumları ve özel kuruluşlar, arıtma maliyetinden kaçınmak adına cezaları “gider kalemi” gibi görerek uygulamaları sürdürüyor. Oysa ki bu uygulamaların hem Marmara Denizi’ni hem de yeraltı su kaynaklarını tehdit ettiği belirtiliyor.
Kapasite yetersizliği sorunu yıllardır çözülmedi mi?
Yalova genelindeki bazı belediyelere ait arıtma tesislerinin uzun yıllardır aynı kapasiteyle çalıştığı, yaz aylarında artan nüfus yoğunluğuna yanıt veremediği öne sürülüyor. Tesislerin yetersizliğine rağmen herhangi bir genişletme veya modernizasyon çalışmasının yapılmadığı iddiası da dikkat çekiyor.
Sanayide çevre maliyetleri göz ardı mı ediliyor?
Özellikle kimyasal üretim yapan bazı sanayi kuruluşlarının atıklarını doğrudan çevreye saldığı iddiaları, çevre mühendisleri tarafından sıkça dile getiriliyor. Bu kuruluşların, arıtma yerine ceza ödemeyi tercih ettiği öne sürülürken, denetimlerin de yüzeysel kaldığı iddia ediliyor.
Vatandaşlar tepkili: “Kokudan duramıyoruz”
Özellikle sahil kesiminde yaşayan vatandaşlar, yaz aylarında artan kötü koku, sinek popülasyonu ve kirli deniz görüntüsünden şikâyetçi. Denize bırakılan atıkların yosunlaşma, renk değişimi ve bulanıklık gibi belirtilerle açıkça hissedildiğini dile getiriyorlar. Buna rağmen yetkili kurumlardan somut bir açıklama gelmediği ifade ediliyor.
Kamuoyunun yanıt beklediği sorular:
Yalova ve ilçelerinde aktif olarak çalışan arıtma tesisi sayısı kaçtır?
Son bir yılda hangi belediye ve sanayi kuruluşlarına çevreye zarar verdikleri gerekçesiyle ceza kesilmiştir?
Bu cezalar neden caydırıcı bir rol oynamamaktadır?
Belediyelere arıtma konusunda neden yeterli destek sağlanmamaktadır?
Müsilajla mücadele kapsamında oluşturulan kurullar, bu tabloyu neden gündeme almamaktadır?
“Çevreci kent” kimliği tehlikede
Yalova’nın uzun yıllardır sahip olduğu “çevreci kent” imajı, çevreciler ve uzmanlara göre ciddi bir sınavdan geçiyor. Sürecin bu şekilde devam etmesi durumunda yalnızca bugünün değil, geleceğin de risk altına gireceği vurgulanıyor. Bazı çevre hukukçuları ise devletin bu alandaki sorumluluğunun artırılması, tesislerin denetiminin şeffaflaştırılması ve gerekirse bazı kritik tesislerin kamulaştırılarak doğrudan devlet eliyle işletilmesi gerektiğini dile getiriyor.
Yetkililer sessiz, doğa değil!
Tüm bu gelişmelere rağmen, ilgili kurumların kamuoyuna açık ve tatmin edici bir açıklama yapmaması dikkat çekiyor. Ancak çevre savunucuları uyarıyor: “İnsan susabilir ama doğa susmaz; kirlettiğiniz çevre bir gün sizi de içine alır.”
SİYASET
04 Kasım 2025GÜNDEM
04 Kasım 2025SİYASET
04 Kasım 2025GÜNDEM
04 Kasım 2025GÜNDEM
04 Kasım 2025GÜNDEM
04 Kasım 2025