Gazeteci olmak, her dönemde zordu. Ancak Türkiye’de gazeteci olmak, bambaşka bir mücadele demek. Gerçeğin peşine düşmek, yalnızca haber yapmak değil, aynı zamanda bir varoluş savaşı vermek anlamına geliyor. Çünkü bu ülkede gazetecilik, kalemin kağıda değdiği an başlar ama sahada, baskıda ve hatta mahkemede devam eder.
Bugün, mesleğimizin üzerindeki kara bulutları anlamak için önce ülkemizin sorunlarına bakmalıyız. Türkiye’de gazeteci olmak, bazen görmek istemeyen bir topluma gerçekleri göstermeye çalışmak, bazen de susturulmaya çalışılan bir sese tercüman olmaktır. Peki, gazeteciler bu görevi yerine getirirken ne kadar özgür? Ya da daha doğru bir soru: Gazetecilik, ne kadar güvenli?
Medya, bir toplumun aynasıdır derler. Ancak biz bu aynayı tutarken sürekli gölgelerin, karartmaların ve sansürün baskısını hissediyoruz. İfade özgürlüğü, bir demokrasinin temel taşıdır; ama bu taşın ne kadar sağlam olduğu, gazetecilerin yazdıkları yüzünden hedef haline gelip gelmedikleriyle ölçülür. Türkiye’de gazetecilerin tutuklandığı, tehdit edildiği ve sansürle karşı karşıya kaldığı günümüzde, demokrasimizin bu taşının ciddi şekilde çatladığını görmek üzücü.
Diğer taraftan, gazetecilik yalnızca baskılarla değil, toplumun algısıyla da sınanıyor. Bugün medya, kutuplaşmanın tam ortasında bir savaş alanına dönüşmüş durumda. Bir haberin içeriğinden çok, hangi mecrada yayımlandığına göre değerlendirilmesi, hakikatin önemini gölgede bırakıyor. Toplumun bir kesimi, duyduğu gerçekleri “kendi tarafının sesi” üzerinden yorumlarken, diğer kesimi ise sadece inandıklarını doğrulayan haberlere itibar ediyor. Böyle bir ortamda gazeteci kime, nasıl hitap edecek?
Elbette gazeteciliğin de hataları var. Meslek etiğinin zedelendiği, reyting kaygısının gerçeğin önüne geçtiği durumlar az değil. Ama burada asıl sorun, gazeteciliğin kök değerlerinin unutulması. Gazeteci, bir ideolojinin ya da bir çıkar grubunun sesi değil, halkın vicdanı olmalıdır. Doğruyu söylemek, yalnızca doğruları duymak isteyenlere değil, duymaktan hoşlanmayanlara da gerçekleri ulaştırmakla mümkündür.
Ülkenin genel sorunları da gazeteciliğin zeminini etkiliyor. Ekonomik kriz, işsizlik, eğitimde fırsat eşitsizliği, kadın hakları ihlalleri, hukukun üstünlüğüne olan güvenin zedelenmesi gibi temel meseleler, gazetecilerin gündeminin bir parçası. Ancak bu sorunları dile getiren gazetecilerin hedef haline gelmesi, gerçeğin üzerinin örtülmesi için uygulanan yöntemlerden biri. Halkın haber alma hakkını savunmak, gazetecilerin yalnızca bir mesleki görevi değil, aynı zamanda bir yurttaşlık borcudur.
Bugün sorumluluğumuz büyük. Yalnızca olan biteni anlatmak değil, topluma bir ayna tutmak zorundayız. Bu aynada neyin yansıdığı kadar, neyin gizlenmeye çalışıldığına da dikkat çekmeliyiz. Gazetecilik, bu toplumda gerçeğin sesi olmaya devam edecek. Çünkü en karanlık gecede bile, bir yerde bir kalem mutlaka yazmaya devam eder.
Tüm basın camiasının ve halkımızın yeni yılı kutlu olsun.
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.